27 Mart 2012 Salı

Yeniden...



Kaçıncı yüzyıldı bilmem, birlikte doğmuştuk.
Bir savaş zamanıydı ilk elele tutuşmamız.
Son dördün vaktiydi hatırlıyorum, ilk kez evlendik.
Güneşte susadık, ayışığında öpüştük.
Varoluşumuzun ispatıydı herbir dokunuşumuz.
Çocuklarımız doğdu kara parçalarında,
Vaktiyle hepsini tek tek yitirdik.
Defalarca öldük birlikte, defalarca dirildik.
Şimdi taptaze bir kan damarlarımızda
Kimbilir kaç dekatlık olacak bu ömrümüz.

9 Şubat 2012 Perşembe

Soru işareti

Ne tuhaf...

Senin hasretin kalabalığa,
benimki yalnızlığa.
Ya ben sende kalabalık,
sen bende yalnızlık bulursan
nolur o zaman?

6 Şubat 2012 Pazartesi

Opportunist

Sen, ben, biz...

Günlerden yarın olmuş.
Yazık,bugünü ne zaman öldürdük?
Alnımızın akı mı ışıklandırıyor geceyi, yoksa gururlarımızın fener gibi parlayan gözleri mi?
Herşey böyle başlamadı mı zaten?
Aklın akla üstünlüğünü yok ettik önce seninle.
Bir üst perde daha olduğunu anladık, şaşırdık.
Işık hızında yol aldık, hep daha ötesi var mı diye aradık.
Sen bana, ben sana karıştık.
Karıştıkça çoğaldık; çoğaldıkça aydınlandık sandık.
Zamanını ölçemediğimiz bir anda soğuk bir karanlık çöktü üzerimize.
Alışmışlık vardı ne de olsa kendi akıllarımızın ışığına.
Teklikten kopup gelen çokluklar oluşturmaya çalıştık, çuvalladık.
Kör etmişti egolarımızın ışığı bizi, baktık ama göremedik.
Sağır oldu kulaklarımız kendi çığlığımızdan, işittik ama duyamadık.
Oysa ki sözümüz vardı, aşktan ölmeden ölenlerden olmayacaktık...
Yazık, biz seninle sessizliğini farkedemediğimiz bir fırtınada kaybolduk...

5 Şubat 2012 Pazar

Korku


"Senin neden hiç korkun yok" diyorum.
Gözlerimin ta dibine bakıyor;
bakışı gözbebeklerimi kanatıyor sanki.
O an anlıyorum.
Tek korkusu, korkmakmış meğer...

Sesli ve sessiz


Tekilliklere sığdırdığımız kaçamak çoğulluklarımızdan birinde kaybolduk seninle o akşam.
Çünkü yine en büyük kalabalığımızdı yalnızlığımız.
Bir sesli, iki sessiz harfe gömülmüş tek bir heceye sığındık.
"SUS"....Sustuk....