28 Kasım 2010 Pazar

Şeytan mı, melek mi?


İçim dışıma, dışım içime dar bu gece.
Şeytan uyuduğu yerden uyanıyor da, sanki geliyor beni dürtmeye.
Dürtüyor da üstelik.
"E, Havvakızı, naparsin, ne edersin?" diye soruyor.
"Eh işte iç güveysinden hallice" diyorum.
"Yoook öyle orta karar yaşamak zamanı" diyor.
"Yapma canım, hayat bu. Akıyor kendi halinde çok şükür" diyorum.
İtiraz ediyor. "Kabul etme bu akışı sen de öyleyse. Dal dibine dünyanın çıkar avuç avuç kumları, tersini düzüne çevir, düzünü tersine. Allak bullak et usunu, sonra yeniden sor kendine"
"Eh iyi hoş da, gördüğüm dünyayı bilirim ben, ya görmediğime alışamazsam"diye soruyorum.
Geriye düşüyor başı, derin bir kahkaha atıyor.
"Aslolan bilmediğine koşmak, bildiğin zaten sırtında kambur. Koşmadan varılır mı öteye,uçmadan çıkılır mı göğe, bağırmadan gider mi ses uzağa, insan bilerek düşer mi tuzağa" diyor.
"Haklısın" diyorum.
"Korkma" diyor. "Düş peşime, al aklını yanına, koy gerisini beriye"
"Ya geri dönmek istersem" diye soruyorum.
"Artık gerisi yok, bundan sonrası hep ötesi. Git ki öteye varasın alemlere"diyor.
"Dur" diyorum. "Yoruldu düşüncem, dur ki dinlensin aklım"
"Yok bizde durmak"diyor. "Benim işim aklını almak Ademoğlu'nun, Havvakızı'nın"
"Şimdilik dur" diyorum.
"Ben durmam, sensin duran. Yine yolum düşecek aklına" diyor ve uzaklaşıyor... Vedalaşıyoruz...
Kendimle başbaşa kalıyorum.
Neydi bu ses, hangisi kazanacak içimde.
Şeytan sandığım belki de doğru yolu gösterecek bir melek mi aslında...
Akıl, sen büyüksün. Toparlan ve düş kendi yoluna...

5 Kasım 2010 Cuma

Zeka

"Ya zekadan mahrumsun, ya zekana mahkumsun"