29 Nisan 2010 Perşembe

AZ MI, FAZLA MI?



Özeleştirilerimiz sağırlık ve körlük kıskacına sıkıştığında, muhtemelen pek çok kişiye "fazla" olduğumuzu düşünürüz. Farklı yollardan bu fikre ulaşılabilse de, bu durumun kesişme noktası aslında aynıdır. O fazla geldiğimizi düşündüğümüz "pek çok" kişinin artık bizi büyütmüyor olduğuna kanaat getirmişizdir. İşte o an ya hayat bize dar gelir, ya biz hayata geniş ve başlar arayışlar, art düşünceler, ön seziler, arka planlar, dış sesler. Gerçekten boyumuzu uzatacak, aklımızı göğe erdirecek, ruhumuzu doyuracak olanın kendisine "az" geldiklerimizle birlikte olmak olduğunu düşünür ve bunu kabul ederiz. Kendimizi haklı çıkaracak pek çok kanıtımız da vardır cebimizde Ancak hangisinin daha ulaşılabilir olduğunu söylemek de bir o kadar zordur. Fazla geldiğimizi bildiklerimizle gururumuzu yıkamak mı, yoksa az geldiğimizi bildiklerimizle geçirilecek hayali anlara inanmak mı? Çünkü kolay olan, birine FAZLA gelmektir; zor olansa kendisine AZ geldiğimizi bulabilmek. Peki o halde azlıkla yetinip gerçekle yaşamayı mı seçelim, yoksa fazlayı bulmak için hayal kurarak, bunu hayal üstü gerçekliğe mi taşıyalım? Ne dersiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder